İnsani Diplomasi: Müşfik Güç Türkiye
Türk dış politikası, sürdürülebilir barış ve refaha yönelik çabalarının odağına insan unsurunu yerleştirmektedir. Kendisini müşfik bir güç olarak konumlandıran Türkiye, insani diplomasi kapsamında ihtiyaç sahiplerine dost elini uzatmakta tereddüt etmemektedir. Güvenilir bir kalkınma ortağı olarak, küresel sınamaların ancak uluslararası işbirliği ve dayanışmayla aşılabileceği anlayışıyla hareket etmektedir. Ülkemiz, halen dünyanın milli gelirine göre en hayırsever milleti ve en fazla kalkınma yardımı yapan üç ülkesinden birisidir.
Bu çerçevede, ülkemizin dost eli herhangi bir ayrım gözetmeksizin Afganistan’dan Kolombiya’ya, Kosova’dan Togo’ya dünyanın dört bir yanına uzanmaktadır. Türkiye’nin başarılı insani diplomasisinde gelişen ekonomik kaynaklarının rolü şüphesizdir. Ayrıca, ülkemiz 261 diplomatik misyonuyla dünya çapındaki en büyük 5. temsil ağına sahip hale gelmiştir. Sözkonusu diplomatik ağ, müşfik elimizin farklı coğrafyalara erişimi bakımından çarpan etkisi yapmaktadır. Buna ilaveten, insani diplomasi faaliyetlerimizin yürütülmesinde Dışişleri Bakanlığımız ve Dış Temsilciliklerimiz ile Kızılay, AFAD ve TİKA gibi bu alandaki öncü kurumlarımız arasındaki etkin eşgüdüm ve işbirliği de ülkemizin insani ve kalkınma yardımlarının başarısına önemli katkı sağlamaktadır. Tüm bu hususların sayesinde Türkiye, dünyanın dört bir yanındaki eşzamanlı faaliyetleriyle bugün insani diplomasi alanında bir marka haline gelmiştir.
Türkiye, dış yardım programını Afrika ülkelerine yönelik olarak 1985 yılında başlatmıştır. Soğuk Savaş’ın bitişiyle birlikte bağımsızlıklarını ilan eden Kafkasya ve Orta Asya’daki Cumhuriyetler, 1990’larda Türkiye’nin yardımlarının odak noktası olmuştur. Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) 1992’de bu Cumhuriyetlerin devlet inşası ve ekonomik dönüşümün getirdiği zorluklarla başa çıkabilmeye yönelik ihtiyaçlarına cevap verebilmek amacıyla kurulmuştur. Ancak, ülkemizin kalkınma ortaklıkları zaman içerisinde Orta Doğu, Afrika ve Asya’daki ülkeleri de içeren çok daha geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Türkiye, resmi kalkınma yardımlarını çatışmalardan ve doğal afetler gibi diğer istikrarsızlık kaynaklarından etkilenen ülkelerin yararına artırmıştır.
Ülkemiz, kendi deneyimlerini, kalkınma ortağı ülkelerin kendine özgü ihtiyaç ve kalkınma önceliklerine uyumlu hale getirerek aktarmaktadır. Halihazırda 60 ülkede 62 Program Koordinasyon Ofisi’ne sahip olan TİKA, 150 ülkede kurumsal kapasite inşasından acil insani yardımlara, okul, hastane, su kuyusu inşasından kültürel miras niteliğindeki mimari eserlerin restorasyonuna pek çok farklı alanda faaliyet göstermektedir.
OECD istatistiklerine göre, ülkemizce yapılan yıllık resmi kalkınma yardımları 2005 yılında 601 milyon Dolar iken 2021 yılında 7,7 milyar Dolar’a ulaşmış; resmi kalkınma yardımlarımızın milli gelirimize oranı ise BM Binyıl Kalkınma Hedefi olan % 0,7’nin üzerinde bir seviyede gerçekleşmiştir. OECD’nin 2022 yılına dair ön verileri de resmi kalkınma yardımlarımızın sözkonusu BM hedefinin üzerinde (%0,79) gerçekleşmeyi sürdürdüğünü göstermektedir.
İkili düzeydeki faaliyetlerine ilaveten kalkınma alanında çoktaraflı işbirliğini de destekleyen Türkiye, bu bağlamda uluslararası kuruluşlarla işbirliğini de zaman içerisinde geliştirmiştir. Bu bağlamda, Türkiye, OECD, UNDP, UNIDO ve FAO gibi çok taraflı kuruluşlara gönüllü katkılar sağlamaktadır.
Türkiye, BM’de En Az Gelişmiş Ülkeler (EAGÜ) Dostlar Grubu’nun eşbaşkanlığını yapmaktadır. BM 4. EAGÜ Konferansı, ülkemizin evsahipliğinde 9-13 Mayıs 2011 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenmiştir. Sözkonusu Konferansta, EAGÜ’lerin kalkınmasına dönük İstanbul Eylem Programı kabul edilmiştir. Ülkemiz konferansta yıllık 200 milyon ABD Doları’nın EAGÜ’lere yönelik ekonomik ve teknik işbirliği program ve projeleri için tahsis edilmesini öngören kapsamlı bir Ekonomik ve Teknik İşbirliği Paketi açıklamıştır.
Konferansta ayrıca, ülkemizin EAGÜ’lere yönelik kurulacak BM Teknoloji Bankası’na evsahipliği yapma teklifi kabul edilmiştir. EAGÜ’lerin bilim, teknoloji ve inovasyon alanlarındaki kapasitelerini güçlendirmeyi, teknoloji transferi gerçekleştirmelerini kolaylaştırmayı, küresel bilgi tabanlı ekonomiye entegrasyonlarını sağlamayı amaçlayan BM Teknoloji Bankası, 2018 yılında Gebze’de açılmıştır. En Az Gelişmiş Ülkelere hasredilen tek BM ajansı olma niteliğini haiz Teknoloji Bankası, kırılgan ülkelerin kalkınma çabalarında teknolojiden yararlanılmasını mümkün kılmaktadır. Bankanın kuruluşu, BM Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi alt hedeflerinden birinin (17.8 nolu) ilk defa gerçekleştirilmesi anlamına gelmektedir.
Ülkemiz, 2022 Mart ayında kabul edilen Doha Eylem Programı’nı da önümüzdeki on yılda EAGÜ’lerin kalkınma hedeflerine ulaşmalarına ve dayanıklılıklarını artırmalarına rehberlik etmesi temennisiyle desteklemektedir.
Son yıllarda, iklim değişikliği, Covid-19 salgını ve bölgesel çatışma ve gerilimler gibi küresel sınamalar, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ulaşılmasını daha da zorlaştırmıştır. Ukrayna’daki savaş ise küresel gıda güvenliği bakımından ilave bir sınama yaratmıştır. Bu bağlamda, Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden sevkiyatı konusunda ülkemizin ve BM’nin girişimleriyle hayata geçirilen Karadeniz Tahıl Girişimi de insani diplomasimize bir örnek teşkil etmiştir. Bu anlaşma, EAGÜ’lere giden tahılın kesintisiz arzı dahil, küresel gıda güvenliği bakımından hayati önemdedir.
Türkiye, doğal afetler, savaş, yoksulluk ve toplumsal çatışmalar nedeniyle zor durumda kalan ülkelere yardımda bulunmayı insani bir görev olarak görmektedir. 1980’li yılların ortalarından itibaren gıda sevkiyatı şeklinde başlayan insani yardımlarımız, zaman içerisinde gerek içerik gerek coğrafi kapsam bakımından çeşitlenmiştir. Bu bağlamda, ülkemizin 2022 yılında yaptığı insani yardım faaliyetleri arasında Afganistan, Brezilya, Irak, Madagaskar ve Pakistan’da meydana gelen sel felaketi, orman yangını, deprem, kasırga, yanardağ patlaması gibi doğal afetler nedeniyle gerçekleştirilen nakdi ve ayni yardımları saymak mümkündür. Başta Kızılay olmak üzere pek çok sivil toplum örgütümüz, sözkonusu insani yardımlarda aktif çaba harcamaktadır.
Türkiye, resmi kalkınma yardımlarına ilaveten Acil ve İnsani Yardımlar alanında da giderek yükselen bir donör haline gelmiştir. Bunda 2011 yılında Suriye’de başlayan krizin de etkisi bulunmaktadır. Küresel İnsani Yardımlar Raporu’na göre Türkiye, 2021 yılında gayrısafi milli gelirinin %0,86’sını insani yardım için ayırarak 2015’ten beri sahip olduğu “dünyanın en cömert ülkesi” konumunu sürdürmüştür. Keza, gerçekleştirdiğimiz 5,587 milyar Dolar tutarındaki insani yardımla, ülkemiz 2021 yılında ABD’nin ardından en fazla insani yardımda bulunan ülkeler sıralamasında ikinci sırada yeralmıştır.
Türkiye, tıpkı kalkınma alanında olduğu gibi, insani yardımlar alanında da ikili düzeydeki faaliyetlerine ilaveten çoktaraflı işbirliğine önem atfetmektedir. Bu çerçevede, BM İnsani İşler Eşgüdüm Ofisi (OCHA), Dünya Gıda Programı (WFP) gibi kuruluşlarla geliştirilen işbirliğiyle insani yardımlarımıza uluslararası bir boyut da kazandırılmıştır. Ülkemiz, 2014’ten bu yana OCHA’ya en fazla gönüllü bağış yapan ülkelerin yer aldığı bir istişare mekanizması niteliğindeki OCHA Donör Destek Grubu üyesidir.
İnsani diplomasi alanında öncü konumdaki ülkemiz, tarihte ilk defa düzenlenen Dünya İnsani Zirvesi’ne 23-24 Mayıs 2016 tarihlerinde İstanbul’da evsahipliği yapmıştır. Devlet ve Hükümet Başkanları düzeyindeki Zirve, uluslararası örgütler, sivil toplum kuruluşları, akademik camia, özel sektör ve krizlerden etkilenen toplumların temsilcilerinin iştirakiyle çok paydaşlı formatta gerçekleştirilmiş; küresel insani sistemin karşı karşıya bulunduğu zorlukların aşılmasına yönelik hususlar kapsamlı biçimde ele alınmıştır. 180 BM üyesi ülkenin hazır bulunduğu Zirve’ye toplam katılımcı sayısı 9 bine ulaşmıştır. Bu katılım düzeyiyle, bir kerede en fazla ülkenin katılım sağladığı, New York dışında düzenlenen en büyük BM Zirvesi unvanını almıştır.
Türkiye, Suriye’deki insani krizin giderilmesine yönelik ulusal çabalarına ilaveten, BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararları çerçevesinde, BM yardım ajanslarının Suriye’ye yönelik sınır ötesi insani yardım sevkiyatlarına 2014’ten bu yana destek sağlamaktadır. Halihazırda ülkemiz, BM sınır ötesi insani yardımları için yegâne geçiş noktasıdır.
Müşfik güç Türkiye, aynı zamanda komşusu Suriye’deki iç savaştan ve terör örgütlerinin saldırılarından kaçarak ülkemize sığınan Suriyelileri geçici koruma sağlayarak misafir etmektedir. Ülkemizin halihazırda misafir ettiği 3.2 milyon civarındaki Suriyeliye sağlıktan eğitime her alanda sağladığı imkanlar tüm dünyanın takdirini kazanmış durumdadır. Türkiye, Suriyeliler dahil yaklaşık 4 milyon civarındaki yabancıya/sığınmacıya uluslararası koruma sağlamak suretiyle, 2014 yılından bu yana dünyada en fazla mülteciyi barındıran ülke konumundadır. Ancak Suriyeliler için yapılan uluslararası yardımlar maalesef çok sınırlı kalmıştır. Türkiye bir yandan Suriye krizinin başından beri dile getirdiği adil yük ve sorumluluk paylaşımı çağrısını yinelemekte, diğer yandan Suriyelilerin istikrara kavuşturulan bölgelere onurlu, güvenli, gönüllü ve sürdürülebilir şekilde geri dönüşleri için çalışmalarını sürdürmektedir.
Ülkemiz, insani diplomasi anlayışını küresel Covid-19 salgını esnasında da ortaya koymuştur. “Dost kara günde belli olur” anlayışıyla 160 ülkeye ve 12 uluslararası örgüte yardım elini uzatmış, böylelikle tıbbi yardımlar alanında da dünyada öncü bir konuma kavuşmuştur. Bu süreçte ayrıca, Cumhuriyet tarihimizin en kapsamlı tahliye operasyonu gerçekleştirilmiş, 142 ülkeden 100.000’den fazla vatandaşımız ülkemize getirilmiştir.
Sözkonusu tahliye faaliyetleri, insan odaklı diplomasimizin bir diğer boyutunu teşkil etmektedir. Geçmişte Libya, Yemen, Afganistan ve Kazakistan’da meydana gelen gelişmeler nedeniyle 20 bine yakın vatandaşımız ile üçüncü ülke vatandaşı tahliye edilmiştir. 24 Şubat 2022’de savaşın başlaması üzerine 18.000’den fazla kişi Ukrayna’dan ülkemize tahliye edilmiştir. 12 binin üzerinde soydaşımızın ve bazı Türk Cumhuriyetlerinin vatandaşlarının tahliyesine ve Ukrayna sınırlarından geçişlerine aynı kapsamda destek verilmiştir. Savaştan kaçan Ukraynalılara da ülkemizde kalışları konusunda gerekli kolaylıklar sağlanmaktadır.
Müşfik güç Türkiye, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında da iyilikte yarışmaya, dost elini dünyanın her köşesine uzatan insani diplomasisiyle örnek teşkil etmeye devam edecektir.