banner
Bilgi Notları

Latin Amerika ve Karayipler Bölgesine Açılım Politikası ve Ortaklığa Evrimi

Türkiye, Soğuk Savaşın ardından küresel sistemin değişimiyle artan imkân ve kabiliyetleriyle tüm coğrafyalar ile bağlarını geliştirmeyi hedeflemiş, başta Sahraaltı Afrika ve Latin Amerika ve Karayipler (LAK) bölgeleri olmak üzere uzak coğrafyalara açılım politikaları başlatmıştır.

1990’lı yıllardan itibaren gelişmeye başlayan Türkiye ile Latin Amerika arasındaki ilişkilerin temelleri esasen 19. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu, 19’uncu yüzyılın başlarında bağımsızlıklarını kazanan Latin Amerika ülkelerinin bazıları ile dostane ilişkiler tesis etmiş; temaslar coğrafi uzaklık nedeniyle sınırlı kalsa da, bu ülkelerin bağımsızlığını ve egemenliğini destekleyen siyasi bir tutum içinde olmuştur. Brezilya İmparatoru II. Pedro’nun 1871 ve 1876’da Osmanlı İmparatorluğu’na gerçekleştirdiği kişisel ziyaretler bu dönemdeki üst düzey temasların en dikkat çeken örneğini teşkil etmiştir. Keza, Brezilya ile Dostluk Anlaşması 1858 yılında imzalanmıştır.

Öte yandan, 19. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı coğrafyasından ve özellikle Levant bölgesinden Latin Amerika’ya yönelik göç dalgası da bölgeyle ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunmuş olup, daha ziyade Suriye, Lübnan ve Filistin kökenli olmalarına rağmen taşıdıkları Osmanlı pasaportu nedeniyle “Los Turcos” olarak adlandırılan bu gruplar bölgede bugün halen bu şekilde anılmaktadır.
Latin Amerika ve Karayipler bölgesi ile ilişkiler Cumhuriyet döneminde de coğrafi uzaklık ve başta Soğuk Savaş olmak üzere dönemin şartları nedeniyle 90’lı yıllara kadar olumlu bir çerçevede, ancak sınırlı düzeyde kalmıştır. Coğrafi uzaklık, iç meseleler ve küresel konjonktürün yanı sıra, kamuoylarının birbirleri hakkında yeterli bilgiye sahip olmaması ile mevcut ekonomik koşullar da Türkiye ile Latin Amerika arasındaki ilişkilerin kısıtlı seviyede kalmasında etkili olmuştur.

Cumhuriyetin ilanının ardından yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıyan ilk Latin Amerika ülkesi 30 Ocak 1926 yılında imzalanan Dostluk ve İşbirliği Anlaşması ile Şili olmuştur. Türkiye’nin Latin Amerika’daki ilk büyükelçiliği Brezilya’da (Rio de Janeiro) 1929 yılında açılmıştır. Şili’den sonra 1926 yılında Arjantin, 1927 yılında Brezilya ve Meksika, 1929 yılında ise Uruguay ile imzalanan dostluk anlaşmaları bölge ile ilişkilerin ilk önemli adımlarını teşkil etmiştir. Ülkemizde açılan ilk LAK ülkesi büyükelçiliği ise 1946 yılında Şili Büyükelçiliği olmuştur. Karayip ülkelerinin de dahil olduğu birçok bölge ülkesiyle diplomatik ilişkilerin tesisi ise ancak 1950’lerden sonraya denk gelmektedir.

Uzun süre diplomatik ilişki tesisinin ötesinde derinlikli bir işbirliği geliştirilmesinin mümkün olmadığı Türkiye-Latin Amerika ilişkilerinde 1990’lı yıllarla birlikte yeni bir döneme girilmiştir. Soğuk Savaşın ardından ideolojik bölünmelerin sona ermesinin getirdiği rahatlamanın yanı sıra, ulaşım ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler de küreselleşmenin önünü açmış, uluslararası ekonomi ve ticaret için benzersiz fırsatlar ortaya çıkarmıştır.   
Bu bağlamda, coğrafi konumu nedeniyle Soğuk Savaşın etkilerini derinden hisseden ülkeler arasında yer alan Türkiye de, vizyonunu ve dış politikasını değişen şartlara uyarlamış; uluslararası barış, diğer ülkelerin içişlerine karışmama gibi temel prensipler muhafaza edilerek çok boyutlu dış politika hedeflerinin hayata geçirilmesi için ilave adımlar atılmaya başlanmıştır. Yakın coğrafyalarda bağımsızlığını kazanan yeni ülkelerle derin ve çok boyutlu işbirliği tesis edilmiştir. Ayrıca, farklı ve görece uzak coğrafyalara yönelik açılım politikaları da bu dönüşümün dikkat çeken dinamiklerinden biri olmuştur.

Yeni vizyonun oluşumunda, ekonomik öncelikler de itici bir rol oynamıştır. 1980’li yıllarda Türkiye’de başlayan ekonomik açılımlar, artan sanayileşme ve ihracat kapasitesi, dış politika hedeflerinin belirlenmesinde göz önünde bulundurulmuştur.

Bu bağlamda, karşılıklı üst düzey ziyaretlerin gerçekleştirilmesine önem verilmiştir. “El Turco” olarak anılan ve Suriye asıllı olan dönemin Arjantin Devlet Başkanı Carlos Menem’in 1992 yılında Türkiye’yi ziyareti, bölgeden devlet başkanı düzeyinde Türkiye’ye yapılan ilk ziyarettir. Sözkonusu ziyaret kamuoyunda da geniş yankı bulmuştur. Ardından, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 1995 yılında Arjantin, Şili ve Brezilya’ya gerçekleştirdiği resmi ziyaretler de Türkiye’nin bölge ile ilişkilerinde ciddi bir canlanma yaratmıştır.

Bu adımları, 1998 yılında uygulamaya konan “Latin Amerika ve Karayipler (LAK) Eylem Planı” izlemiştir. Sözkonusu Eylem Planı bölgeye açılımın yol haritasını teşkil etmiştir. Bu çerçevede, yıl içinde Meksika, Arjantin, Şili ve Brezilya’ya Dışişleri Bakanı düzeyinde resmi ziyaretler gerçekleştirilmiş, siyasi ve ekonomik içerikli temas ve istişareler yapılmıştır.
Türkiye’nin Latin Amerika açılım politikasının ana hedefini, Birleşmiş Milletler’de 33 ülke ile temsil edilen, 700 milyona yakın nüfusu ile dünya nüfusunun yaklaşık %8’inin yaşadığı, zengin sosyo-kültürel yapıya sahip bir bölge olan Latin Amerika ile siyasi, ekonomik, ticari, sosyal ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi teşkil etmiştir.

Bu dönemde, Latin Amerika ülkelerinin de daha açık ekonomi ve ticaret politikaları izlemeye başlamaları, Türkiye’nin açılım politikası için bir fırsat sunmuştur.
LAK Eylem Planı, 2006 yılında güncellenmiş ve aynı yıl Türkiye’de “Latin Amerika Yılı” ilan edilmiştir. Anılan plan, aşağıda belirtilen alanları öne çıkarmıştır:

  • Siyasi ilişkilerin güçlendirilmesi,
  • Ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi,
  • Kültür ve eğitim alanında yapılacak faaliyetlerin artırılması,
  • Turizm ve tanıtma faaliyetlerine ağırlık verilmesi,
  • Sportif temasların artırılması,
  • Konsolosluk ve vize muafiyeti sağlanması amacıyla çalışmalar yapılması,
  • Güvenlik ve savunma sanayii alanında işbirliğinin geliştirilmesi.

2006 yılı sonrasında, açılım politikasının daha sistematik bir şekilde yürütülmesi ve ilişkilerin farklı düzeylerde temaslarla çeşitlendirilmesi hedeflenmiştir. Karşılıklı daha fazla üst düzey ziyaretin gerçekleştirilmesinin yanı sıra, Türkiye ve bölge ülkelerinin diplomatik ve konsüler temsilcilik ağlarını karşılıklı olarak genişletmeleri de amaçlanmıştır.

Karşılıklı üst düzey ziyaretler bakımından, 2006 yılından bu yana Devlet ve Hükümet Başkanı ile Dışişleri Bakanı düzeyinde 150 civarında ziyaret gerçekleştirilmiştir. Covid-19 salgının etkisiyle üst düzey ziyaretlerin nispeten azaldığı 2022 yılında dahi önceki Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu altı Latin Amerika ülkesini kapsayan ziyaret gerçekleştirmiş, aynı yıl içinde El Salvador, Kolombiya, Venezuela ve Küba Cumhurbaşkanları ile Meksika ve Kolombiya Dışişleri Bakanları Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Üst düzey temaslarda görülen bu yoğunluk, Türkiye ile Latin Amerika arasındaki ilişkilerin kazandığı ivmenin önemli bir göstergesidir.

Karşılıklı üst düzey ziyaret ve temasların yanı sıra, Dışişleri Bakanlıkları arasında kurumsal eşgüdüme de önem verilmiş, bu bağlamda 19 bölge ülkesinin Dışişleri Bakanlıklarıyla siyasi istişare mekanizması oluşturulmuştur. Bölgenin önemli ülkeleri Brezilya (2010), Meksika (2013) ve Kolombiya (2022) ile ilişkiler stratejik ortaklık seviyesine yükseltilmiştir.

Türkiye’nin Latin Amerika ve Karayipler açılım politikasını, TBMM’nin öncülüğünde güçlü bir parlamanter diplomasi de desteklemiştir. Bu çerçevede, TBMM bünyesinde ve LAK ülkeleri parlamentolarında “Parlamentolararası Dostluk Grupları” teşkil edilmiş, parlamenterler arası temasların güçlendirilmesi yoluyla bölge ülkeleriyle ilişkilerin çeşitlendirilmesi ve derinleştirilmesine gayret edilmiştir.

Parlamenter boyutta, bölgedeki parlamenter kuruluşlarla da kurumsal ilişki kurulması hedeflenmiştir. Bu çerçevede, Orta Amerika Parlamentosu (PARLACEN), Orta Amerika ve Karayipler Havzası Parlamento Başkanları Forumu (FOPREL), Amerikalar Parlamenter Konfederasyonu (COPA), MERCOSUR Parlamentosu (PARLASUR) ve Amerikalar için Parlamenterler (ParlAmerica) gibi bölgesel parlamentolarla temas ve işbirliği tesis edilmiştir.
TBMM ayrıca, 2019 yılının Eylül ayında And Parlamentosu’na, 2021 yılında da Latin Amerika Parlamentosu’na (PARLATİNO) gözlemci üye olmuştur.

Parlamenter boyutun yanısıra, hükümetlerarası düzeyde de bölge ülkeleri ile çok taraflı bölgesel platformlarda işbirliğini artırma yönünde önemli adımlar atılmıştır.

Bu çerçevede Türkiye, bölgesel teşkilatlarla da kurumsal ilişkiler tesis etmiş olup, 1998 yılında Amerikan Devletleri Teşkilatı (OAS), 2000 yılında Karayip Devletleri Birliği (ACS), 2013 yılında Pasifik İttifakı, 2015 yılında Orta Amerika Entegrasyon Sistemi (SICA), 2022 yılında da And Topluluğu’na (CAN) gözlemci üye olmuştur. Türkiye ayrıca, 2017 yılında merkezi Şili’de bulunan BM Latin Amerika ve Karayipler Ekonomik Komisyonuna (ECLAC) da üye olmuştur.

Türkiye, bölgedeki diplomatik ağını da hızlı şekilde genişletmiştir. 2000’li yılların başında bölgede yalnızca 6 mukim Büyükelçiliği bulunan Türkiye, 2023 Nisan ayı itibarıyla 18 Büyükelçilik ve 1 Başkonsolosluk ile temsil edilmektedir. Bölge ülkeleri de Türkiye’nin Latin Amerika’ya artan ilgisine kayıtsız kalmamış, son olarak 2022 yılında Uruguay’ın Ankara Büyükelçiliğinin açılmasıyla bölge ülkelerinin Türkiye’deki toplam Büyükelçilik sayısı 17’ye ulaşmıştır. Brezilya, Kolombiya, Meksika, Panama, Uruguay ve Venezuela’nın ayrıca İstanbul’da Başkonsoloslukları  mevcuttur.

Açılım politikasının en temel amaçlarından biri ise bölge ülkeleriyle ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi olup, en hızlı ve somut sonuçların bu alanda alındığı görülmektedir.
Nitekim, 2002 yılında Latin Amerika ve Karayipler bölgesiyle ticaret hacmi 950 milyon Dolar iken (ihracat 310 milyon, ithalat 640 milyon), 2005 yılında yaklaşık 2,5 milyar Dolara (ihracat 0,6 milyar, ithalat 1,9 milyar), 2021 yılında ise 15 milyar Dolara (ihracat 6,1 milyar, ithalat 8,9 milyar) ulaşmıştır. 2022 yılında ise 17 milyar Dolar seviyesini aşmıştır.

Ekonomik ve ticari ilişkilerin gelişmesine, bölge ülkeleriyle tesis edilen Karma Ekonomik Komisyon (KEK) Mekanizmaları ile Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi (DEİK) bünyesinde faaliyet gösteren LAK İş Konseyleri ile de önemli katkı sağlamaktadır. Nitekim bugüne kadar 24 bölge ülkesi ile KEK mekanizması tesis edilmiş, LAK İş Konseylerinin sayısı ise 12’ye ulaşmıştır. Keza, bölge ülkeleriyle ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla bölge ülkelerindeki diplomatik temsilciliklere Ticaret Müşavirleri de atanmıştır. Türkiye’nin halihazırda Arjantin, Ekvator, Kolombiya, Küba, Meksika, Peru, Şili, Panama ve Venezuela’da Ticaret Müşavirlikleri, Brezilya’da ise Ticaret Ataşeliği mevcuttur.

Öte yandan, bölge ülkelerinden bugüne kadar yalnızca Şili ile Serbest Ticaret Anlaşması (STA) imzalanmış, Venezuela ile de STA benzeri bir işlev gören Ticaretin Geliştirilmesi Anlaşması akdedilmiştir. Türkiye’nin Meksika, Peru, Ekvator ve Kolombiya’yla STA müzakereleri sürmekte olup, bölge ülkelerinin yanı sıra Güney Ortak Pazarı’yla (MERCOSUR) da STA imzalanması hedeflenmektedir.

Bölgede en çok ihracat yapılan ülkeler sırasıyla Brezilya, Meksika, Şili, Peru ve Kolombiya iken, bölgeden en çok ithalat yapılan ülkeler sırasıyla Brezilya, Kolombiya, Meksika, Venezuela ve Şili’dir. Toplamda ise Brezilya bölgedeki en büyük ticaret ortağı konumunda olup, onu Kolombiya, Meksika, Şili, Peru ve Venezuela izlemektedir.

Türkiye’nin inşaat, enerji, tarım, turizm, sağlık ve savunma sanayii başta olmak üzere pek çok alanda bölge ülkeleriyle işbirliği potansiyeli bulunmaktadır. Doğrudan yatırımlar da karşılıklı olarak artmıştır. Türk firmalarının bölgede sanayiden enerjiye, altyapıdan turizme farklı alanlarda yatırımları mevcuttur. Türk inşaat sektörü, bölge ülkelerinde bugüne kadar 1,4 milyar Dolar değerinde 33 proje tamamlamıştır. Bölgede, elektrik üretimi, liman yönetimi, turizm ve otelcilik gibi sektörlerde de önemli Türk yatırımları mevcuttur.

Türkiye’nin Latin Amerika ve Karayipler coğrafyasıyla ilişkilerinin geliştirilmesinde, Türk Hava Yolları’nın başlattığı doğrudan seferler de önemli katkıda bulunmuş ve iki coğrafya arasında bir köprü teşkil etmiştir. Türk Hava Yolları halihazırda 7 bölge ülkesinde 8 noktaya (Havana, Panama City, Sao Paulo, Bogota, Buenos Aires, Karakas, Cancun, Meksika Şehri) uçuş gerçekleştirmekte olup, önümüzdeki dönemde sefer sayılarının artırılmasına yönelik olarak bölge ülkelerinden kaydadeğer bir talep mevcuttur.

Türkiye ile Latin Amerika ve Karayip ülkeleri arasında, ikili konuların yanı sıra küresel meselelere dair de önemli bir işbirliği potansiyeli mevcut olup, düzensiz göç, gıda güvenliği ve iklim değişikliği öne çıkan konular arasında yer almaktadır. 

Türkiye, Latin Amerika ve Karayipler bölgesi ile ilişkilerinde yumuşak güç unsurlarından da azami ölçüde istifade etmekte, bu bağlamda kalkınma, kültür ve eğitim gibi alanlarda faaliyet gösteren Türk kamu kuruluşları da bölgedeki varlıklarını giderek güçlendirmektedir.

2015 yılında Meksika’da, 2016 yılında da Bogota’da Bölgesel Program Koordinasyon Ofislerini faaliyete geçiren TİKA, 2012-2022 yılları arasında bölgede eğitim, sağlık, kırsal kalkınma, tarım, hayvancılık, kurumsal kapasite artırımı başta olmak üzere pek çok farklı alanda 500 civarında proje ve faaliyet gerçekleştirmiştir.

Türkiye’nin bölgeye desteği, pandemi sürecinde de devam etmiş, Covid-19 ile mücadele bağlamında 2020 yılında, Brezilya, Dominik Cumhuriyeti, Ekvator, Haiti, Paraguay, Panama ve Venezuela’ya tıbbi malzeme yardımında bulunulmuş, aynı yıl ilan edilen Bölgesel Acil Eylem Planı çerçevesinde 2020 ve 2021 yıllarında SICA ve CARICOM’a maddi katkı sağlanmıştır.

Bölgede, özellikle Türk dizi-film sektörünün de etkisiyle Türkiye ve Türkçe’ye ilgi son yıllarda büyük ölçüde artmıştır. Yunus Emre Enstitüsü (YEE) tarafından Meksika ve Buenos Aires’te kültür merkezleri açılmıştır. Yakın dönemde Karakas’ta da kültür merkezi açılması planlanmaktadır. Türkiye Maarif Vakfı (TMV) da Karakas’taki üç okulu ve Bogota’daki Kültür Merkezi ile bölgede faaliyet göstermektedir.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından Türkiye Bursları kapsamında bölge ülkelerinden birçok genç ülkemizde eğitim görme fırsatından faydalanmaktadır. Bugüne kadar bölgeden 500 civarında öğrenci lisans ve lisansüstü eğitim almıştır.

Sonuç itibarıyla, Türkiye’nin ilk olarak 1998 yılında kabul edilen eylem planı ile somut bir çerçeveye oturtulan, bilahare 2006 yılında daha kapsamlı ve çok boyutlu bir nitelik kazanan Latin Amerika açılım politikası, aradan geçen 20 yılı aşkın süre içinde, ortaya konan hedefler doğrultusunda sürekli bir gelişim göstermiş ve bugün gelinen aşamada, Türkiye’nin yükselen gücü ve artan küresel erişim kapasitesiyle uyumlu şekilde, her iki tarafın da yararına sonuçlar üreten bir ilişkiler ağına dönüşmüştür.

Bununla birlikte, tüm veriler, ilişkilerin gerçek potansiyelini tam anlamıyla gerçekleştirmediğini ve başta ekonomik boyut olmak üzere işbirliğinin her alanında daha kat edilebilecek ciddi bir mesafe bulunduğunu göstermektedir. Öte yandan, yaklaşık son 25 yılda tesis edilen güçlü zeminin ve kurulan bağların önümüzdeki dönemde sağlanması öngörülen ilerlemeleri kolaylaştıracağı ve işbirliğinin geçmiş döneme nazaran çok daha hızlı ve etkin şekilde derinleştirilip çeşitlendirilebileceği düşünülmektedir.

Türkiye’nin bölge ülkeleriyle hiçbir siyasi sorunu bulunmamakta olup, aksine son dönemdeki üst düzeyli ziyaretler sırasında da açıkça görüldüğü üzere, Türkiye ve bölge ülkeleri birçok bölgesel ve küresel meselede benzer görüşlere sahip bulunmaktadır. Nitekim, bölge ülkeleri, Türkiye’nin başta Ukrayna’daki savaş olmak üzere bölgesinde ve ötesinde artan etkinlikle oynadığı kolaylaştırıcılık ve arabuluculuk rollerini ve göç meselesi dahil insani diplomasideki önde gelen konumunu özellikle takdir etmekte ve bunun küresel ölçekte bir değer teşkil ettiğini vurgulamaktadır.

İlişkilerin geleceğine dair öngörüyü güçlendiren diğer unsurlar ise; son yıllarda popülaritesi giderek artan Türk dizilerinin de etkisiyle, Türkiye’nin bölgedeki kültürel imajının son derece olumlu bir düzeye erişmesi ve başta gençler olmak üzere bölgede Türk kültürüne ve Türkiye’deki eğitim imkanlarına ilginin giderek artması; ilişkilerin artık sadece Dışişleri Bakanlıkları arasında yürütülen diplomatik temasların ötesine geçerek, ilgili tüm Bakanlıkların yanı sıra TİKA, YEE, TMV, YTB gibi kurumların da yerel muhataplarıyla doğrudan işbirliği içine girdiği ve somut projeler geliştirdiği çok katmanlı ve çok boyutlu bir mahiyet kazanması; THY’nin bölgeye artan doğrudan uçuşlarının aradaki coğrafi mesafeyi kısaltarak gerek sosyal gerek ekonomik etkileşimi kolaylaştırması; ve belki de en önemlisi, ekonomik alanda tarafların birbirleriyle giderek artan bir ilişki içine girmesi ve karşılıklı güvenin tesisi ile zaten önemli ölçüde birbirini tamamlayıcı nitelikte olduğu görülen üretim yapılarının karşılıklı ticaret ve yatırımlara daha fazla imkan tanımasıdır. Bu bağlamda, son 20 yılda 17 kat artan ticaret hacminin sırf 2022 yılında dahi bir önceki yıla nazaran % 20 oranında bir artış göstermiş olması tesadüf değildir.

Neticede, son 25 yılda kat edilen mesafe ve önümüzdeki döneme ilişkin öngörüler ışığında; Türkiye-Latin Amerika ilişkilerinde daha da verimli bir evreye geçme yönündeki çalışmalarımız kapsamında, bölge ile ilişkilerimize yeni bir ivme kazandırarak daha sistematik ve yapısal bir ortaklık tesis edilmesi hedeflenmektedir.